Kendin Olmak İçin Kendi Kültürünü Üret
Kimden söz ettiğimi hepiniz anladınız. Kutsal kitaplarda anlatılan Hz Ademin dünyaya gelişi ve bütün insanlığın kendini keşfi için çıktığı yolculuğu anlatıyor.
Yaratıcı insanın kendini keşfe çıkmasının yolunun hatalardan geçtiğini biliyor. Ancak insanların çoğu bunu bilmiyor. Kendinin bulmanın ve keşfetmenin yolu hata yapmaktan sonra doğru yapmaktan ve bu döngünün son nefese kadar sürmesinden geçiyor. Bu başarabilen insanların sayısı çok az. Bilim adamları, filozoflar, sanatkarlar, alimler, düşünmeyi bilenler, evreni ve insanı okuyabilenler başarmışlar.
Kendini keşfetmenin önündeki engeller nelerdir ve bu engelleri insan nasıl aşmalı ki kendine ulaşabilsin?
İnsanoğlu kendi olmak için vardır. İlk insan kendi olmak için milyonlarca yıl sürecek bir hayatın başlamasını istedi ve elmayı yiyerek bu yolculuğu başlattı. Bu davranış çok cesurca bir duruştu. Bu davranış ile yaratıcısına karşı hata ettiğini biliyordu. Bu hatasının affedilmesi için yıllarca af diledi ve affedildi.
Kimden söz ettiğimi hepiniz anladınız. Kutsal kitaplarda anlatılan Hz Ademin dünyaya gelişi ve bütün insanlığın kendini keşfi için çıktığı yolculuğu anlatıyor.
Yaratıcı insanın kendini keşfe çıkmasının yolunun hatalardan geçtiğini biliyor. Ancak insanların çoğu bunu bilmiyor. Kendinin bulmanın ve keşfetmenin yolu hata yapmaktan sonra doğru yapmaktan ve bu döngünün son nefese kadar sürmesinden geçiyor. Bu başarabilen insanların sayısı çok az. Bilim adamları, filozoflar, sanatkarlar, alimler, düşünmeyi bilenler, evreni ve insanı okuyabilenler başarmışlar.
Kendini keşfetmenin önündeki engeller nelerdir ve bu engelleri insan nasıl aşmalı ki kendine ulaşabilsin?
1.Kişisel duygu, düşünce ve davranışlar. Bu konuyu bir önceki yazımda keşfetmeye çalıştım. Bu yazımda keşif gözlüğümü.
2.Kültürel duygu, düşünce, davranışlar ve insanın keşif yolculuğuna çevirdim.
Gelin birlikte kültür dediğimiz olguların çoğunun nasıl insanı kendinden uzaklaştırdığını, insanın kabiliyetlerini nasıl körelttiğini, insana nasıl travmalar yaşattığını keşfetmeye çalışalım. Bütün bunları keşfedelim ki yeni nesil çocuklarımızı bunlardan etkilenmemesi için neler yapabileceğimizin beyin fırtınalarını, sancılarını çekelim, projeler üretelim.
Kültür: bana göre insana ait her şey. Bazıları insanı geliştirirken bazıları ise insanı yok etmek için çalışır.
O zaman gelin birlikte çocukluğumuzdan günümüze kültürel olayların ve olguların insanı olumlu ve olumsuz olarak nasıl etkilediğini birlikte değerlendirelim.
Kendi çocukluğumu hatırlıyorum. Başıma gelen bir iki travmayı paylaşayım sizlerle.
İlkokul beşinci sınıfa geldiğimde(1982) öğretmenim hepimizin nüfus kimliklerini istedi. Eve geldim babama söyledim. Babam senin kimliğin yok ilçeye gidip çıkaralım dedi. İlçeye gittik. Kimliği çıkardık. Kimliği elime aldığımda ŞOK oldum. Çünkü adı yerinde Ali yazıyordu. Tabii siz ne yazacak tabii ki Ali yazacak diyorsunuz, ne var bunda şok olacak diyorsunuz. Şok olacak durum şu ben kimliğimi elime alana kadar adımın Yılmaz olduğunu biliyordum. Ve herkes de beni Yılmaz biliyordu. Okulda bütün arkadaşlarımı yılmaz olarak tanıyor beni. Ali olduğumu bilen bir babam bir de nüfus müdürü. Aldım kimliği götürdüm öğretmenime oda çok şaşırdı. Sonra öğrendim ki rahmetli annemin nüfus kimliği hiç olmadı. Doğdu, yaşadı, öldü ama kağıt parçasından bir kimliği bile olmadı.
Şimdi bu olaydan sonra bir çocuk olarak babanız ile aranızda nasıl bir ilişki olur. Ne düşünürsünüz ne hissedersiniz? Ben sörleyim size bu olayın sonucunu, eğitim almak için Yozgat da olan köyümden Kocaeli- Karamürsele geldiğimde tam üç yıl köye gitmedim. Tam üç yıl annemi görmedim, sesini duymadım. Mektup alamadım çünkü okuma yazması yoktu. Mektup yazamadım neden bilmiyorum. Üç yılın sonunda köye gittiğimde sadece 3 gün kalabildim. Köyde çekilmiş bir fotoğrafım vardı arkadaşlarım ve beni mutlaka okumalısın diye teşvik eden, babama baskı yapan öğretmenimle birlikte o fotoğrafa bakıp okul zamanı okulda ders, okul dışında sürekli bir işte çalışıyordum. Çünkü para lazımdı. Para deyince aklıma geldi. Ortaokulda yaşadığım bir travma geldi aklıma. Bunu da sizinle paylaşmak isterim.
Ortaokulda eğitim alırken halamın yanında kaldım. Kolay değil akraba bile olsa beş yıl gibi uzun bir zaman misafir olarak kalmak. Halama ve çocuklarına çok teşekkür ederim.
Okula hevesle gidiyorum. Saçlarım çok uzadı. Müdür yardımcısı beni çağırdı odasına. “Ali bu saçlar yarın kesilecek ve öyle okula geleceksin.” Yarın ben yine uzun saçlar ile geldim. Müdür yardımcısı beni yine odasına çağırdı ve makasla saclarımdan bir tutum aldı. Yarın kestirirsin artık dedi. Ancak ben yine kestirmeden geldim. Yine odasına çağırdı. “neden kestirmiyorsun dedi” bende gözlerim dolu dolu para yok dedim. Sanırım müdür yardımcısı ne yaptığının farkına vardı. Bana para verdi git kestir saçlarını dedi. Sonra başka bir gün beni güzel haberler için çağırdı. Az da olsa burs ayarlamıştı. Gönlümü almak ve yardım etmek istemişti.
Peki günümüzde ne oluyor okullarda. Saç kesilmiyor belki ama hala kılık kıyafet ile uğraşılıyor. İdareciler ve öğretmenlerin çoğu hala öğrenciye zulmetmeye devam ediyorlar.
Çoğu Okullarda, üniversitelerde, bilim, sanat, edebiyat, felsefe, proje konuşulmuyor.
Hala ne dilimizi düzgün konuşabiliyoruz, ne hesapları doğru yapabiliyoruz, deneylerimiz yok.
Hala öğrenciler aşağılanıyor. Kız erkek ayrımcılığı devam ediyor.
Elin oğlu 2027 de Marsa yolculuğa hazırlık yaparken biz hala bizi yok eden gelenekleri korumaya çalışıyoruz.
Biz hala cahil olmanın makbul olduğunu söyleyen profesörlerin ülkesinde yaşıyoruz.
Biz hala sınavda başarılı olmak için çalışmak yerine Eyüp sultanda pirinç yutmakla meşgulüz.
Biz hala depresyona girmiş intiharı düşünen çocuğa “ne olacak hocam namazını kılsın, zikrini çeksin” hiçbir şey olmaz diyen babaların ülkesindeyiz.
Biz hala kadınların %65’nin evlilikten haz almadan, her ilişkide işkence gören annelerin kutsal olduğu ülkedeyiz.
Biz hala kadınların namusu olur, erkeğin namusu olmaz diyen bir toplumdayız.
Biz hala ilkokul birinci sınıfta” ilk önce benim çocuğum okuma yazma öğrenmeli” diyen bunun için çocuğa baskı yapan, döven annelerin-babaların olduğu toplumuz.
Biz hala evlerimizde kütüphane olmayan, bütün anne ve babaların çocuklarının büyük adam olmasını isteyen ama kitap almayan ve okumayan ailelerden oluşuyoruz.
Biz hala insanın ruh sağlığını korumak için falcılara, büyücülere, burçlara inanıyoruz.
Biz hala bizim gibi düşünmeyen, hissetmeyen ve yaşamayan insanları insan kabul etmeyen bir korku toplumunda hayatta kalmaya keşfetmeye çalışıyoruz.
Artık değişme zamanı geldi. Bizi yok eden geleneklere meydan okuma zamanı geldi.
Bizi bizden uzaklaştıran bütün olguları ve olayları sorgulama zamanı geldi.
Şimdi yeni olgular oluşturmalı. Yeni ve kendimize has duygular, düşünceler ve davranışlar ile keşif yolculuğumuza devam etmeliyiz.
Ali DOLGUNYÜREK
Eğitim ve Aile Danışmanı
NLP Master ve Practioner
Aile Bakanlığı Formatör Eğitmeni
Online Psikolojik Destek Hattı : +90 544 724 36 50