Psikolog Sosyolog Büşra Gümüş 05333738123
Deprem ve Baş Etme Stratejileri
09/11/2020 Deprem
ve Baş Etme Stratejileri Bilinen tüm doğal afetler gibi,
depremi kişiler için baş edilmesi zor kılan, onun tahmin edilemez ve önlenemez oluşumdur.
Bu doğal afetin ne zaman ve nasıl başına geleceğini önceden kestirememek,
kişiler üzerinde çaresizlik ve umutsuzluk hisleri yaratır. Bu noktada elbette
depremin öncesi, sırası ve sonrasında yapılması gerekenler uzmanlarca ortaya
konulmuş durumdadır. Bu önlemlerin bilincinde olmak ve yapılması gerekenleri
yapmak, bu afetin yarattığı ve yaratacağı olumsuzlukları hafifletecek eylemlerin
başında gelir. Tüm bunlar yapılmış olsa da, doğası gereği deprem insan için
korkutucu ve baş etmesi zor bir olgudur. Beklenmedik bir anda ve aniden can
ve mal kayıplarına sebep olan doğal afetler de korunma ve güvende olma hissinin
ortadan kalkmasına, olumsuz duygular gelişmesine ve bununla birlikte ciddi
travmalara sebep olabilmektedir. Özellikle deprem gibi ülkemizin kaçınılmaz
gerçeklerinden olan ve önlemeyen doğal afetler ile yaşamayı bilmediğimiz için
bu tür travmatik yaşantılar, kısa süreli etkilerinin yanında psikolojik anlamda
uzun süreli ve kalıcı etkiler bırakabilmektedir. Bu etkiler, yalnızca depremi
yaşayan bireyleri değil, toplumun geri kalanını, hatta depremi yaşamamış ve
sonradan dünyaya gelmiş bireyleri bile etkileyebilmektedir (Canel & Balcı,
2018). Bu bağlamda, hem bireysel hem de toplumsal anlamda, depremle baş etme
adına stratejiler üretmek zorunlu hale gelmiştir. İnsanın varlığını tehdit eden,
yaşamını altüst eden beklenmedik bir şekilde karşılaşabilen doğa afeti depremle
ilgili yapılabilecek olan her türlü faaliyet depremle baş etme açısından önem
taşımaktadır. Depremle ilgili sorunları aşmada devletin, kamu kuruluşlarının
yapabilecekleri dışında bireylerin yaptıkları veya yapabilecekleri başa çıkma
davranışları da incelenebilecek konular arasında yer almaktadır (Kula, 2002). Bu
bağlamda deprem çantası hazırlamaktan yaşam üçgeni oluşturmaya, binaları
sağlamlaştırma çalışmalarından deprem sonrası uzman desteği almaya tüm
faaliyetler depremle baş etme stratejileridir. Bahsedilen baş etme stratejilerinin
ilk ayağı, deprem öncesine denk gelmektedir. Bireylerin deprem hakkında
bilgilenmeleri kendilerini olası duruma hazırlayabilmeleri açısından büyük önem
taşır. “Hazır oluş” travma sonrasında kişilerin toparlanıp hayatlarına davam
edebilmelerinde son derece önemlidir. Depremle ilgili olarak binalarda yapılan
iyileştirme çabaları, depremden nasıl korunulabileceğine ilişkin kampanyalar,
seminerler, hükümet düzeyinden yerel yönetimlere kadar uzanan entegre acil
durum yönetim sistemlerinin kurulması son derece hayati ve yararlı
girişimlerdir (İşmen, 2006). Bu, kamu ve bireylerin birlikte yürütmesi gereken
bir süreç olarak karşımıza çıkar. Bütün bu çabalar, deprem sonrasında
yaşanabilecek kayıp miktarını azaltıp belli bir hazır oluş düzeyi
kazandırabilir, travma sonrasındaki iyileşme döneminde sosyal destek
görüldüğüne, önemsenildiğine ilişkin düşüncelerin oluşmasını kolaylaştırabilir
(İşmen, 2006). Depremin olumsuz etkileri ile baş
etmenin bir diğer ayağı ise depremin yaşandığı süre zarfına dahildir. Deprem
sırasında soğukkanlılığı koruma, hayati tehlikeye yol açabilecek hamlelerden
kaçınma ve bu zorlu süreci iyi yönetebilme, depremle ve deprem sonrasıyla baş
etmeyi kolaylaştıracaktır. Deprem sırasında panik halinde yapılan hatalı
hamleler, depremzedeyi aşılması zor bir pişmanlık hissine sürükleyebilir. Bu
durumdan kaçınmak için düzenli deprem tatbikatlarına katılarak bu süreci doğru
yönetebilme pratiği kazanmak faydalı olacaktır. Depremle baş etme sürecinin son ve
belki de en yoğun çalışma gerektiren adımı ise deprem sonrasıdır. Bu noktada,
uzman kişiler tarafından sunulacak ruh sağlığı hizmetleri öne çıkmaktadır.
Deprem sonrası kişide meydana gelmesi olası Travma Sonrası Stres Bozukluğu,
Anksiyete, güvensizlik ve korku hissine yönelik olarak uzman yardımı alması,
sağlıklı bir ruh haline geçiş sürecini hızlandırmakta ve kolaylaştırmaktadır.
Bu anlamda; afet olmadan önce, afet sırası ve afet sonrası döneme yönelik
olarak organize olmuş ruh sağlığı çalışmaları depremle baş etme anlamında büyük
önem taşımaktadır. Söz konusu ruh sağlığı çalışmaları,
aynı zamanda kişilerin sosyal destek ihtiyacını da karşılamaktadır. Müdahale
çalışmaları ile oluşacak sosyal destek, deprem yaşantısı geçirmiş bireylerin
iyileşme döneminde, önemsendiklerine, dünyanın iyi bir yer olduğuna ve değerli
biri olduklarına ilişkin varsayımların kurulmasına zemin hazırlar. Bu duygu ve
düşünceler iyileşme sürecinde kişiye son derece yararlı bir kaynak oluştururlar
(İşmen, 2006). Sonuç olarak, baş etmesi güç bir
olgu olan depreme yönelik baş etme stratejilerinde fiziki önlemlerle birlikte
sosyal ve psikoloji önlemler de göz önünde bulundurulmalıdır. Aksi takdirde
tamiri çok daha zor bireysel ve toplumsal yaralar oluşması muhtemeldir. Bu noktada kişilerin gerek
sosyal çevreden gerekse de uzmanlardan gelecek desteklere açık olması önemlidir.
Tüm bunlar yapıldığı takdirde depremin olumsuz etkilerinin en aza
indirgenebileceği öngörülmektedir. Kaynakça Canel, A.N. & Balcı, L. (2018).
“Deprem Travmasının Kuşaklararası Aktarımı” (Ed. Abidin Temizer - İbrahim
Serbestoğlu) Multidispliner Çalışmalar-4 (Sosyal Bilimler). 2, 491-514. İşmen, A. E. (2006). “Depremin
Psikolojik Etkileri: Daha Az Zarar Görmek Mümkün Mü?” Fırat Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi. 16 (1), 349-362. Kula, N. (2002). “Deprem ve Dini
Başa Çıkma” Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi. (1), 234-255.
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |